GAÜN Rektörü Prof. Dr. Gür: "Bir gün bu mağdurlardan birisi bizim çocuğumuz olabilir"

GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, çocukların cinsel istismardan korunması için toplumun tüm fertlerinin üstüne düşeni yapması gerektiğini belirterek, "Bir gün bu mağdurlardan birisi bizim çocuğumuz olabilir' dedi.Gaziantep Üniversitesi...

GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, çocukların cinsel istismardan korunması için toplumun tüm fertlerinin üstüne düşeni yapması gerektiğini belirterek, "Bir gün bu mağdurlardan birisi bizim çocuğumuz olabilir” dedi.

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) ve Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği işbirliği ile düzenlenen Çocuk İstismarı ve İhmaline Bütüncül Yaklaşım ve Hastane Temelli Çocuk Koruma Merkezleri konulu panelin açılış konuşmasını yapan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, çocuk istismarlarının genelde saklandığını, bunun da yeni travmalara neden olduğunu hatırlatarak, “Halbuki o travma yüzeye çıkıp da gerekli müdahaleler yapılmadıkça daha derinlere iner. Ruh acısı aynı zamanda fiziksel travmayı da tetikler ve gelecekte istismara maruz kalmış çocuk, bir şekilde kendisi de istismar etmeyi tercih eder. Çünkü doğası gereği intikamı bu şekilde alma inancı var” dedi.

Toplumdaki her çocuğun istismar riski taşıdığına vurgu yapan Rektör Prof. Dr. Ali Gür, “Hiç kimse unutmasın ki bir gün bu mağdurlardan birisi bizim çocuklarımızdan biri olabilir. Hiç birimiz buradan ayrı değiliz, korunmamışız. İhmal edilen, istismara uğrayan çocuklar sadece kırsalda, fakir çocukları, anne babası boşanmış çocuklar değil. Tam tersine zengin çocukları yediği önünde yemediği arkasında olan ama duygusal olarak boşluğa bırakılmış sevgisiz bırakılmış çocuklar. Arayış içerisindeki bu çocuklar, maalesef kendilerine en yakın bireyler tarafından istismar edilebilirler” şeklinde konuştu.

"Vatanı kurtarmak istiyorsanız çocuklarınızı kurtarın"

Rektör Gür, insanların geleceği, ikbal ve istiklali için yaşadığına işaret etti. Vatanı ve geleceği kurtarmanın çocukları kurtarmaktan geçtiğini savunan Gür, "Toplumların ikbal ve istikbalini belirleyen neslidir, çocuğudur. Atatürk, ‘Eğer vatanı kurtarmak istiyorsanız çocuklarınızı kurtarın’ diyerek, vatanın bekası çocuğun bekasına bağlanmıştır. İnancımız da sağlıklı bir nesil korunmasını gerekli kılıyor” dedi. Çocukları korurken çocukların doğal gelişimine müsaade etmenin gerekliliğine de değinen Gür, konuşmasının şöyle sürdürdü:

"Anne babaların bazen aşırı korumacılıkları çocukların kendi benliklerini yok eder hale gelir. Çocuk sizin sözünüzün dışında adım atamaz duruma gelir. Korunaklı cam fanustan çıktıktan sonra da her şeyden sizin koruduğunuzu zanneder. En küçük aldatmacada hedef halindedir. O yüzden de korumak, anne ve babalar açısından güzel. Çocuğumuzu koruyalım ama doğal gelişimine de müsaade edelim. Hiç mikropla karşılaşmamış bir çocuğun bağışıklık mekanizması nasıl gelişecek? Türkiye Cumhuriyeti olarak biz çocuk ihmal ve istismar konusunda kanun ve yönetmeliklere çerçeve programlara imza atmış bir ülkeyiz. Biz batı ile doğu medeniyeti arasında kesişme noktasındayız. Bizim geçmişimizde insani değer vardır. İnsan aynı zamanda devletin bekası için şarttır.”

"Göçün en fazla etkilediği kesim çocuklar"

Panelin başkanlığını yapan Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr. Aysel Baransel Isır, Gaziantep’in gerek ülke içi, gerekse ülke dışından göçün merkezi durumunda olduğunu belirterek, göçün en fazla çocukları etkilediğini vurguladı. Isır, "Göç de yeni sıkıntı ve travmaları ortaya çıkaran bir olgu. Ve en çok etkilenen kesimi de çocuklar. Bu konuda birtakım çalışmalar yaptık. Türkiye’deki çeşitli çocuk koruma merkezlerini gezerek, panelimizin konusunu belirledik. Amaçlarımızdan birisi de çocuk koruma amacıyla kurulan kuruluşlarının işbirliğinin gerçekleştirilmesini sağlamak. Çünkü, bu işbirliği çocuk istismarlarının önlenmesi açısından çok önemli. Riskler arttıkça maalesef çocukların istismara uğrama oranı da artıyor. Bu panelimizde öncelikle Gaziantep’te çocuk istismarlarının önlenmesiyle ilgili neler yapabileceğimizi tartışacağız” ifadelerini kullandı.

"Önce istismarı önlemeye çalışmalıyız"

Çocuk Koruma Derneklerini Destekleme Derneği Başkanı ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Dağlı ise sunumunda, her çocuğun şiddetten arınmış bir yaşam hakkı bulunduğunu anlatarak, çocuklara yönelik şiddetin hiçbir şekilde kabul edilip, mazur görülmeyeceğini savundu. Dağlı, çocuk istismarı kavramı ile yüzleşilmesi gerektiğine dikkat çekerek, bunun toplumun her ferdinin sorumluluğunda olduğunu kaydetti.

Dağlı, konuşmasında çocuk istismarının önlenebilmesi için yapılması gerekenlerle ilgili ise "Bunun için istismarı önleme çalışmalarına öncelik vermeliyiz. Çocuk istismarı ve ihmaline bütüncül yaklaşımın önemini kavramalıyız. Her disiplin için konuya özgün eğitim almış yeterli sayıda uzman yetiştirmeliyiz. Disiplinler arası koordinasyon ve iş akışını sağlamalıyız. Çocuk Koruma Birimlerinin sayısını artırırken kalitesinden taviz vermemeliyiz. İstismar veya İhmale uğramış çocukların rehabilitasyon ve izlemine önem vermeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.

"Bakılamayacak kadar çocuk, istismar riskini arttırıyor"

Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Dernek Başkan Yardımcısı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Figen Şahin Dağlı ise Toplumlardaki kaotik ortam, ekonomik yetersizlikler, şiddet ve ihmalin en fazla çocukları etkilediğini anlatarak, ihmal ve istismarların en önemli hedefinin çocuklar olduğunu söyledi. Ailelerin bakamayacakları kadar çok çocuk sahibi olmalarının da doğrudan çocuklara zarar verme, onları ihmal etme riskini arttırdığını ifade eden Dağlı, şöyle devam etti:

“Ebeveynlerin üvey olması, kişisel farklılıkları kenarda tutarak, aile içi geçimsizlik ve şiddet ortamının olması ve sosyal destek olmaması, yani komşu akraba gibi insanların birbirini destekleyen millet olarak sahip olduğumuz güzel özelliklerden uzak olması, sosyal normlarının olmaması, bakım veren kişinin alkol ya da uyuşturucu bağımlısı olması, kendi geçmişinde şiddete uğramış olması çocuğa karşı istismar riskini arttırıyor. İstenmeyen gebelikten doğan, engelli, hiperaktif ve davranış bozukluğu olan çocuklar özellikle risk altında. Çocukları korkutma, kardeşler arası ayırım, lakap takma, aşırı ilgi de çocuklar için tehlikeli yaklaşımlardır. Çocukluğunda şiddet gören çocuk, daha sonra gücü yettiği herkese şiddet uyguluyor. Önce çocukların istismara uğraması engellenmeli, istismara uğrayanları koruma altına almalı ve tedavilerini gerçekleştirmeliyiz."

"Sadece yasak ve ceza ile sorun çözülemez"

UNİCEF Çocuk Koruma Programı Sorumlusu Göktan Koçyıldırım da dünyada çocuk koruma alanında işlerin çok da iyi gitmediği vurgusu yaparken, yapılması gerekenin çocukların korunacağı bir sistemin kurulması olduğunu ifade etti.

Türkiye’de istismarın her türüne ilişkin davaların arttığını belirten Koçyıldırım, “Rakamsal veriler, cinsel istismarların sadece cezai müeyyidelerin artırılarak veya birtakım yasaklarla çözülmeyeceğini göstermektedir. Burada yapılacak en önemli şey bence üniversite merkezli çocuk koruma merkezlerinin kurulmasıdır. Çocuk korumanın dünyanın hiçbir yerinde devletin tek başına çözebileceği bir sorun değildir. Yasaklarla da sorunun çözümüne inanmayanlardanım. Mesela, sosyal medyaya yasaklayalım diyoruz. Herkes kendi çocukluğunu gençliğini hatırlasın. Ben de, ’sosyal medyayı yasaklarsanız herkes daha çok girer’ diyorum. Yahut sanal şiddet olmasın diye sanallığı yasaklarsanız, çocuklar daha çok merak eder” diye konuştu.

Öğrencilerin büyük ilgi gösterdiği ve salonun hınca hınç dolduğu paneli, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Savaş Gürsoy, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Zeki Çelen, Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Murat Taner Gülşen ile öğretim üyeleri ve sağlık çalışanları izledi.