TALAT AMCA VEFAT ETTİ

KARAMAN SEVDALISI TALAT AMCA, VEFAT ETTİ

 Karaman ve Yunus Emre sevdalısı tarihçi araştırmacı yazar Talat Duru, iki hafta önce kalp ameliyatına alınmış ve yoğun bakımda tedavisi sürüyordu.  Karaman’ın tarihine ışık tutan çalışmaları ile tarih ve sanat dünyasında Karaman’a yaptığı hizmetlerle eserler kazandıran Talat Duru’nun vefatı Karaman halkını yasa boğdu.
Rıza ve Ziya Duru’nun da babaları olan Talat Duru’nun cenazesi yarın öğle namazına müteakip musallada kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek.
Uyanış Gazetesi olarak Talat Duru’ya Allah’dan rahmet, Duru ailesi, sevenleri, dostları ve Karaman halkına başsağlığı dileriz.
    RIZA DURU ACISINI PAYLAŞTI
Talat Duru’nun oğullarından KTSO Yönetim Kurulu Üyesi Rıza Duru’da babası Talat Duru’nun vefatının ardından acısını dostları ile paylaştı. Duru mesajında;
    “İnsanın elinin ermediği,gözünün görmediği,dilinin dönmediği zamanlar olur. Zifiri ayazda terler,ağustos sıcağında titrer. İşte şu anda onu yaşıyorum. Canım babamı kaybettik. Mekanı cennet olsun.”dedi.
    TALAT DURU KİMDİR ?
    Ahmet Talat Duru Kimdir?
Esnaf, tüccar ve araştırmacı yazar. Yunus Emre Tekkesi son şeyhinin torunudur.  Babası Şeyhzade Ziya’dır. 1931 yılında Yunus Emre Tekkesi’nin yüz metre kuzeyinde, Hacı Molla Çıkmazı’ndaki bir evde doğdu. 1943 yılında ilkokuldan mezun oldu. Babasının da yönlendirmesi ile çok erken yaşta iş hayatına atıldı. İlk işi Taşkale köyünde süt kâtipliği oldu. Daha sonra babasının yanında bulgurculuğa başladı. Yozgat ve civarından buğday toplayıp bulgur kaynatarak Karaman’a getirdi.  Yozgat’ta bir çarşı gezisi sırasında Türk ve dünya klasikleri ile tanıştı. Bir sergiden aldığı dünya ve Türk-İslam klasikleri, onun okuma zevkini geliştirdi. Bundan sonra hayatının tamamını kapsayan tarihi ve kültürel araştırmaların temeli de böylece atılmış oldu. Askerlik dönüşü yaklaşık yirmi beş sene işleteceği manifatura dükkanı; Ahmet Talat Duru’nun tarih ve kültüre olan ilgisinden dolayı tarih ve kültür meraklılarının uğrak merkezi haline geldi. 
1977 yılında manifaturacılığa başladı ve Duru Ekmek Fabrikası’nı on yıl kadar işlettikten sonra Karaman’ın ilk bilezik atölyesini açtı. 2010 yılında geçirdiği kalp ameliyatı sonrasında kuyumculuğa ve iş hayatına son verdi. Yaşamını sonuna kadar Atatürk Parkı yanındaki iş yerinde günlerini geçirmekte; burada okuma, araştırma, inceleme ve yazma çalışmalarına devam ederken kendisini yalnız bırakmayan misafirlerini ağırlamaktaydı. Ahmet Talat Duru’nun asıl tanınma sebebi araştırmacı yazarlığıdır. Dünya ve Türk-İslam klasikleri ile tanışması, onun tarih ve edebiyata olan düşkünlüğünü tetiklemiştir. Babası Ziya Duru’nun Yunus Emre Camii Haziresi’ndeki mezarları ziyareti sırasında, soylarının Yunus Emre’ye dayandığını sürekli vurgulaması; onun geçmişe dönük merakını kamçılayarak araştırmacılığa yöneltmiştir. Bu konudaki görüşlerini şöyle açıklamaktadır: “Babam Ziya Efendi, çocukluğumuzda kardeşim Ali ile beni sık sık Yunus Emre Camii’nin haziresine götürürdü. Burada dedelerimizin ve akrabalarımızın yattığını söyler, devamında Fatiha okurduk. Yunus Emre’nin soyundan gelmiş olmamız ve Yunus Emre’nin hayatındaki belirsizlikler, benim içime ateş düşürdü. Kendimde hep Yunus Emre adına bir şeyler yapma mecburiyeti hissettim. Böylece geçmişe dönük araştırmalarım başladı.” 1970’li yıllar Ahmet Talat Duru’nun sorumluluk aldığı yıllar olmuştur. Elde ettiği birikim ve tecrübelerini yerel gazetelere yansıtmaya başlamıştır. İlk yazıları, Karaman’da Uyanış Gazetesi’nde yayımlanmıştır. 50 yaşından sonra Osmanlıca öğrenmiştir. İlk kitabı “Yunus Şeyhliği” uzun araştırmalar neticesinde 1993 yılında basılmıştır.
Bundan sonra kitap ve yazı çalışmaları bir arada devam etmiştir. Ve kırk yılı aşkın bir süredir halen dergi ve gazetelere, Karaman, Yunus Emre, genel tarih ve siyaset konularında yazı yazmaktadır. Bu arada şiiri de ilgi duymuş, hissettiklerini şiirler halinde yazıya da dökmüştür. “Bir bir geçiyor ömrümden Gidip de gelmeyen günlerim Görünüyor bir sihirli tülden  Sevinçlerim kederleri Pazara çıkıyorum sabah Kolumda ufak sepetim Şimdi şadırvan önündeyiz Babamın parmağında elim             Annemin dizinde ufaklık Masal dinleyip de bir bölüm Uyuyakalmış yarıda İşte o çocuk benim Demiryolu yatağım Kırklareli’de yorganım dilim dilim Ayak ucumda uyuyor Tekir benekli kedim Meğer hatıra olmuş bir bir Acı tatlı seyrettiğim Perdeleri çektim tülün üstüne Fazla dayanamadı yüreğim” diye anlatıyor Anılar adlı şiirinde yaşanmışlıklarını…