TANSEL ÇÖLAŞAN'DAN CUMHURİYET DERSİ

Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Tansel Çölaşan Karaman'da üyeleri ile bir araya geldi.

ADD BAŞKANI TANSEL ÇÖLAŞAN’DAN CUMHURİYET DERSİ

Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Tansel Çölaşan Karaman’da üyeleri ile bir araya geldi.

Karaman Kent Otel’de düzenlenen Onur Gecesi programına katılan Tansel Çölaşan’ın konferansına CHP’liler ve Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri yoğun katılım gösterdi.

Özellikle laiklik, demokrasi ve Cumhuriyet tanımları üzerinde vurgular yapan Tansel Çölaşan, Türkiye’nin büyük bir kaos ortamında olduğunu söyledi. ADD Genel Başkanı Çölaşan konuşmasında;

“Türkiye gerçekten büyük bir kaos ortamında. Birilerinin dediği gibi “beka” sorunu yaşıyor ama; o “beka” sorununu yaşatanlar zaten “şimdi beka sorunu var” diyorlar.

Aslında Cumhuriyet 100 yıllık bir mücadele tarihi aslında. Bu mücadele aydınlanma, karanlık ve aydınlığın çağla kısacası tümüyle olumlu güzel şeylerle Türkiye’nin yüz yıllık mücadele tarihi net bir şekilde bununla geçmiştir.

Cumhuriyet bir süreçtir, başlamıştır devam etmektedir. Ama bitmez. Şu anda sıkıntılar yaşıyorsak bu Cumhuriyetin yaşam süreci içindeki kendi sıkıntılarıdır. Ülke insanımız bu sıkıntılardan ders alacaktır. Çünkü Cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır. Çünkü bir devrimdir. Hiç bir yerde bir devrimin kelime anlamında hukuk anlamında devrimi anlatıyorum. Bir olayı ileriye taşıyan her şey devrimdir. Bir olayı geriye götüren her şey darbedir. İhtilaller yapılır, ama bir ülkeyi Cumhuriyete, demokrasiye, ileriye aydınlığa taşıyacaksak devrim niteliği alır. Sizin söyleminizle olmaz “Devrim” sözü. Yapılan işin mahiyeti ile olur. Cumhuriyet bu anlamda bir devrimdir. Onu darbelerle geriye götürülmeye çalışılmıştır. Bugün gelinen noktada bir darbedir. Türkiye Cumhuriyetinin bütün ilerici vasıflarını ortadan kaldırarak onu gericiliğe orta çağa mahkum etmek isteyen bir darbedir. Bunların da üstesinden geleceğiz. Çünkü bunun için bir mücadele vermekteyiz. Bu mücadele de her aşamada ilerici güçler tarafından kazanılır. Gerici güçlerin kazandığı da tarihte görülmemiştir. Dünya böyle ilerlemiştir. 

Şimdi Türkiye mücadelesine geldiğimizde bizler 16 Nisan Halk oylamasında Atatürkçü Düşünce Derneği olarak çok çalıştık. Yüzde 49’luk oranda çok çok önemli payımız var. Onun için buradan emeği geçen arkadaşlarımı şükranla anıyorum. Ben burada şimdi kısaca neyi kaybettik, kaybetmek üzereyiz. 2019 veya erkene alınırsa 2018 seçimlerinde neyi kaybetmiş olacağız onu anlatacağım.

Yaşarken insanlar güzellikleri çok iyi anlamayabilir. Yaşadığı her şeyi olağan görebilir. Sokaktaki insan siyaset düşünmeyebilir. Ama yaşamında hayatına; çalışırken, eğitim alırken, iş kurarken, emekli olduğunda bir biçimde o olumlu veya olumsuz etkiler ulaşır. 

Peki neleri kaybettik biz. Laik demokratik Cumhuriyeti kaybettik biz. Sayın Başkanımız bize dedi ki “Tarikatların, cemaatlerin üzerinde durmalıyız.”dedi. Evet durmalıyız. Çünkü laik demokratik Cumhuriyeti kaybettik. Üniter devlet yapımızı bölünmeye doğru sevk eden bir yapının içine girdik. Ve laik dediğimiz çağdaş aydınlık bir Türkiye’nin önüne set çekildi. Ve tek adama denetimsiz çok geniş yetkileri verdik. Bunu yüz yıllık Cumhuriyet tarihi geçmişine bakarak, geçmişteki olumsuzluklara bakarak ve Osmanlı’nın 1. Dünya savaşından sonra paramparça olduğuna bakarak görebiliriz. Dolayısı ile bir derstir Cumhuriyet. Dolayısı ile o dersi aldık Cumhuriyeti kurduk. Eğer yine bu dersi yine birileri almadı da bir yerlere götürüyorsa o mücadele bizim üzerimizden yürüyecektir. Belki bizim hayatımız oldu, belki borcumuzu net bir şekilde ödemedik. Atatürk’ün vermiş olduğu ilk eğitim ulusal eğitimdir. Çünkü ulusal eğitimde çocuk sadece dersi öğrenmez. Vatanını da öğrenir. O vatanının bütünlüğünü de öğrenir. Ona karşı dışarıdan veya içeriden gelecek tehlikelere karşı aynı zamanda mücadele etmek gerektiğini de öğrenir. Milli eğitim budur. Her rejim eğitimini kendi geleceği için kurar. 

Eğer siz Atatürk Cumhuriyeti gibi o Cumhuriyeti laik demokrasiyi aydınlatmaya getirmek isterseniz insan yaratırsınız. İnsana değer verirsiniz. Çünkü demokrasi sadece insanla olur. İnsan hakkıyla yürür. O insan hakkı bilimsel ve medeni bir eğitimle yol alır ve gerçek anlamda sorgulayıcı bireyler yaşatmayı ister. Kopmaz halkından. Kopmaz vatandaşlığından. Çünkü o korkmayan; bilimden korkmayan üreten öğreten sorgulayan insanlarla demokrasiye gidildiğini bilir. Ve amacı demokrasi olduğu için aydınlanma çağdaşlaşma olduğu için gericiliğin de içinde tıkanmayarak cemaatlerin tarikatların toplum üzerindeki sultasını devrim yasaları ile kaldırdığı için o kendinden emindir. O korkmaz ki. O çünkü Türkiye’yi aydınlığa götürmek istemiştir. İlkokul öncesinde okulların yerine camileri koyarlar. Camiler hepimiz için kutsaldır. Ama vicdanen ibadet yeridir. Siyaset yeri değildir. Madem yüzyıllık bir mücadeledeyiz. Bu mücadeleyi nerede kaybettik. Demokrasinin temelini yapacak insanı yetiştirecek eğitimden uzaklaştırırsanız ki şimdikiler onu yapıyor, çünkü düşünmeyen insanlarla diktatörler zalimler yönetilebilirler. 

Bu çerçeve geleceği kurmaktır. Onlar ulusal eğitimi laik eğitimi kurdu. Bunlar gerici eğitimi kurarak bu yolu insanlara hiç bilgi göstermeden despot OHAL yönetimleri altında faşizan bir yönetimle Türkiye’yi yönetip, 2012’de mecliste Anayasa çalışmaları başladığında bile Karaman’da bile Birlik Vakfı diye kurmuş olduğu Anayasa için meclise sundu. Orda bile söylenen şudur. “Türkiye yüzyıllarca hatta bin yıldır monarşi ile yönetilmiştir. Türk Halkı Türk İslam sentezi bilir. Ve eyaletler sistemi ile yönetilmiştir. Bunda da pek güzel yönetilmiştir.”der. İktidar partisinin 2012’de mecliste verdiği Anayasa taslağı da budur. Bu taslak aslında hiç görüşülmeden reddedilmeliydi. Biz de Atatürkçü Düşünce Derneği olarak bunun tehlikeli olduğunu belirttik.”dedi.