İkindi Sohbetlerinde " Sahip Ata Fahrettin Ali ve İnce Minare Medresesi" konuşuldu.

Yrd. Doç.Dr. Zehra Odabaşı: 'Sahip Ata Fahrettin Ali 13. yüzyılın ikinci yarısında devlet yetkilerini elinde topladı. Kendisine 'Fahrettin' (dinin övüncü) halk tarafından da 'Ebu'l hayrat' (hayırların babası) unvanları verildi. 27 vakıf eserinin banisidir. Toplumun ihtiyacı olan eserlerin sahibidir.'

Konya Büyükşehir Belediyesi ile Konya Fikir ve Sanat Adamları Derneği ve Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırma Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği Yaşayan Konya Hafızası İkindi Sohbetlerinde bu hafta Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi ABD Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zehra Odabaşı ile Kubbealtı Hikâyeleri Yazarı Sanat Tarihçisi Belkıs Kamut Aktürk “Sahip Ata Fahreddin Ali ve İnce Minare Medresesi” konularında bir konferans verdi.

Selçuklu Devleti’nin içinde bulunduğu durum üzerinde duran Zehra Odabaşı “1243’teki Kösedağ Savaşı’ndan sonra Selçuklular Moğol tahakkümüne girdiler. Bazı devlet adamları Moğollar sayesinde makam sahibi olmak istediler. Artık devlet çöküş süreci içerisine girdi” dedi.

27 VAKIF ESERİNİN BANİSİ : SAHİP ATA FAHREDDİN ALİ

Odabaşı, Sahip Ata’ya “Fahreddin ve Ebu’l hayrat unvanları verildi. 27 vakıf eserinin bânîsidir. Kendisi hakkında vakfiyeleri ve kitabelerindeki yazılardan bilgi sahibi olabiliyoruz. 35 yıllık devlet görevinin 28 yılını vezirlikle geçirmiştir. Eceliyle ölen nadir devlet adamlarından birisidir. 1253 yılında Moğollara gönderilen heyetin içinde kendisi de vardır. Devletin iki kardeş arasında paylaşılmasından sonra Muhiddin Pervane ve Sahip Ata’nın vezir olarak ön plana çıkarıldığını belirtti.

Pervane, Rükneddin Kılıçarslan’ı ortadan kaldırdıktan sonra tek başına iktidara gelebilmek için Sahip Ata’yı öldürmenin çabası içine girdi. 1272’de Moğollar Sahip Ata’yı görevden alarak Çorum’da kaleye hapsetti. Sahip Ata’nın oğlu Abaka Kağan’a giderek babası için af dileyerek mallarının müsadere edilmemesi isteği kabul edilerek Anadolu’ya yarlık (ferman) gönderildi. Serbest bırakılan Sahip Ata 2 yıl Konya’da ev hapsinde tutuldu. Sahip Ata mallarına el konulmaması için vakıf kuruyor. Moğollara yıllık 200 dirhem altın ve 700 at karşılığında 1274’te vezirliğe geri dönüyor. Pervane Baybars ile işbirliğine gittiği gerekçesiyle Moğollar tarafından idam ediliyor.

SAHİP ATA FAHRETTİN ALİ BİR SULTAN GİBİ DAVRANDI

Moğol tahakkümünün arttığı bir dönemde Moğollara verilen vergi bütçe tarafından karşılanamayınca kendi bütçesinden vergiyi karşılamıştır. Moğolların Anadolu valisi ile anlaşmazlığa düşünce 1268’de görevden alındı. Aynı yıl Akşehir’de vefat etti. Sahip Ata; Sadreddin Konevî ve Mevlâna ile yakın ilişki içerisindedir. Mevlâna onun için “Devrin Nizamülk’ü” olarak ifade diyor. Sahip Ata Anadolu’nun kültürel hayatı gelişmesi için büyük çaba göstermiştir.

İKONİON’DAN KONYA’YA SÜREN SERÜVEN

İkinci konuşmacı Belkıs Kamut Aktürk konuşmasının başında Konya’nın tarihi geçmişi ile ilgili bilgiler verdi. Her şehrin tarihi o şehrin sakinlerinin de tarihidir. Tanıklık yaptığınız yeri de bilmek gerekir. İkonion ismi ‘‘bir ejderha hikayesi’’nden doğmuştur. Zamanla imparatorlar değişmesiyle şehrin adı da imparator isimleriyle değişmiştir. Konya’nın adı da tarihi kadar kadimdir. Konya “Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium. Tokonion, Stancona Konien, Konia” olarak adlandırılmıştır. Konya’nın tarihi MÖ 7000’e kadar uzanır.

Osmanlı hakimiyeti 1387'de başlıyor. Yıldırım Beyazıt Karamanoğulları egemenliğine son verse de Ankara Savaşı’ndan sonra Karamanoğulları Beyliği yeniden kurularak Fatih devrine dek sürüyor. Konya 17. yüzyılda 11 sancaklı ve 80.000 km2'ye yakın büyüklüğe sahip. Tanzimat Dönemi’nde Karaman adı yerine "Konya" deniyor. Konya’nın nüfusu 1875'te 50.000 ,1927'de 47.000, 1960'ta 123.000, 1975'te 247.000, 1980'de ise 329.000’dir.

İlk medrese örnekleri 10. yüzyılda Irak’ta rastlanıyor. Kurumsallaşma Horasan ve Maveraünnehir’de ortaya çıkmıştır. Vezir Nizamülmülk’ün yaptırdığı Nizamiye medreseleri, kubbeli ve eyvanlıdır. Karatay Medresesi 2.Keykavus devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251’de yaptırılmıştır. İri geometrik yıldızların firuze ve lacivert rengiyle buluşması şiir gibidir.

GÜÇ VE ESTETİĞİN ZİRVESİ : İNCE MİNARE MEDRESESİ

Aktürk, Selçuklu estetiğinin zirvesi olan eserle ilgili “ İnce Minare Sahip Ata tarafından mimar Kölüg bin Abdullah tarafından 1260-65 yılları arasında yaptırılmıştır. Darülhadis olarak kullanılmıştır. Tek eyvanlı ve kubbelidir. Minare, taştan kare kaide üzerine yükselir. Kaidenin üzerinde, mavi sırlı tuğlalarla süslü kısım bulunmaktadır. Portal (anakapı) geniş bordürler halindeki yazılar, iri yapraklar ve geometrik süslemeler bulunmaktadır. Sülüs kabartma yazı ile Fetih ve Yasin sureleri yazılıdır. Portalin iki tarafında yarısı gömme balık pulu motifleriyle süslü üçer sütünce bulunur. 1956 yılında müze olarak kullanılmaya başlanılmış. İnce Minare Müzesi’nin içinde; Beylik dönemi, Selçuklu devri Osmanlı taş ve ahşap eserleri kitabeler, mezar taşları, rölyefler bulunmaktadır. Medrese 19. Yüzyılın sonuna kadar eğitim faaliyetlerine devam etmiştir.” dedi.

Program sonunda Yrd. Doç. Dr. Zehra Odabaşı’ya Konya Eski Milletvekili Hüseyin Üzülmez , Belkıs Kamut Aktürk’e Büyükşehir Belediyesi Koyunoğlu Şehir Müze ve Kütüphanesi Müdürü Hasan Yaşar tarafından hediye takdim edildi.