OSMANLI DÖNEMİNDE KARAMAN VE KARAMANLILAR:I-

Araştırmacı- Yazar Dr.Ahmet Uçar'ın Kaleminden Osmanlı Döneminde Karaman ve Karamanlılar.

İSTANBUL’A YAPILAN İSKANLAR
Birçok Batılı seyyah (son asırlar da dahil); Anadolu’nun Doğu Akdeniz’deki kıyılarından Toros Dağlarını da içine alacak şekilde uzanan dağlık bölge yanında, Akdeniz kıyılarını ve verimli ovalık kesimleri “Karamania” (Karamanya) yani Karaman eyaletinin toprakları olarak adlandırmaktaydılar. Bundan da anlaşılacağı üzere Karamanoğulları Devletinin yıkılmasından sonra da bu coğrafyanın, yani Karaman bölgesinin stratejik önemi artarak devam etmişti. 
Farklı kaynaklarda Salur, Bayındır ve daha çok da Avşar boyundan geldiği vurgulanan ve kesin bir ifade ile Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ilk Oğuz boylarından biri olan Karamanoğulları ,özellikle Fatih döneminin sonlarında Osmanlı yönetimi altına alınan Karaman bölgesi, 1483 Tapu Tahrir işlemleri ile de yavaş- yavaş bir Osmanlı eyaletine dönüşmüştü. Bu dönemde -bazı sıkıntılı süreçler yaşansa da Larende ve Konya’dan birçok Müslüman Türk, 1471/1472 yıllarından itibaren gittikleri bölgeleri Türkleştirmek ve İslamlaştırmak üzere yeni fethedilen topraklara, bir başka ifade ile İstanbul ve Rumeli’ne “mecburî iskan” (sürgün) olarak gönderilerek , oraların Türkleşmesi ve İslamlaşmasında çok önemli bir rol oynamışlardı. 
“Murad Çelebi Defteri” adı da verilen1483 TarihliKaraman Eyaleti Vakıf Tahrir Defteri’ne göre Karamanoğullarından Devleti; Osmanlı’ya 774.894 akçe yıllık geliri olan 546 vakıf müessesesi teslim etmiş ve Osmanlı da bunları vakıf olarak yaşatmaya devam etmişlerdi.Bu müesseseler arasında 174 mescid, 160 zaviye, 44 cami, 28 dârülhuffaz, 27 medrese, 11 türbe, 10 hangâh, 3 dârülhadis, 3 imaret, 3 kalenderhane, 2 kervansaray, 2 Hızırilyaslık (zaviyesi), 1 dârüşşifa, 1 mektep, 1 muallimhâne, 1 dâruzzâkirin, 1 mevlevihâne, 1 de Halveti tekkesi bulunmaktaydı. 33 Vakfın yönetimi ise vakıf sahipleri tarafından soyundan gelenlere bırakıldığı için evladiye vakfı idi.Bunların dışında çeşme inşası için 7, musluk için 2, 2 âb-ı cah (su kuyusu) yanında,sikâye (su kabı), sarnıç, kuyu ve ılıca hizmetleri için de birer vakıf bulunmaktaydı. Bunun yanında dinî hizmetlerden olarak cüzhanlık için 15, cami imamı, cami hatibi, minare yapımı, mescid sergisi ve Kudüs-ü mübârek için de birer vakıf vardı. 
Bunlar arasında özellikle Konya merkezdeki Hz. Mevlana, kütüphanesi ile dikkati çeken Şeyh Sadreddin-i Konevî ve Hoca Fakih  ile Larende (Karaman) çok büyük bir gelire sahip İbrahim Bey İmareti  yanında Fasih (Mevlana Hamza), Alâeddin Bey ve Hacı Beyler camileri ile Emir Musa, Hacı Alâeddin, Hacı İshak,  Hatun (Hâtuniye),Molla Fenârî, Karamanoğlu İbrahim Bey İmaretmedreseleri ile  Şeyh Çelebi(Hacı Alâeddin oğlu)medrese ve dârülhuffazı, Mahmud Bey dârülhadis ve dârülhuffazı, Çaşnigir Mahmud bin Receb dârülhuffazı, Aktekke/Maderî Mevlana Mevlevi, Turgutoğlu ailesinden Emirşah Bey, Fatih’in halası Melek/ Nefise Hâtun Haydarî, Hacı İsmail Horasanî (İsmail Hacı), Ahi Kalemî Tekkesi Mevlevî, Şeyh AlâeddinHalveti (Alâeddin Sultan, Alâeddin Rumî, Siyahser, Karabaş Veli adları da taşıyor), Kettâncı BabaNakşî (oğlu Mansur Dede), Kirişçi Baba Halveti,Mansur Dede (1838’de yıkılarak yerine Hâdimî Hasib Nakşî), Karamanoğullarının atası Nûre Sofi, Karamanoğlu ailesinden Rükneddîn zâviyeleri ile Karamanoğlu ailesinden Rahime Hatun hangâhı , Alâeddin Beytürbesi, Hızır Hoca, Hacı Hoca, Emekseven, Kutlu ve Gökçeoğlu mescidleri, Kadı Mevlana Muslihiddin muallimhânesivakıfları dikkatleri çekmektedir. Ayrıca Karaman’da Kur’an-ı Kerim okuma faaliyetleri ile ilgili de önemli sayıda vakıf bulunmaktaydı. 

İSTANBUL’A İSKÂN EDİLEN KARAMANLILAR

Fatih Sultan Mehmed’in 1467 ve 1472 Karaman Seferleri sonrası, onun emri ile Karaman bölgesinden İstanbul’a mühim miktardabir nüfus sürgün edilmiş ve bunlar -başta Fatih Semti olmak üzere- şehrin muhtelif bölgelerine iskân edilmişlerdi.Sürgünler İshak Paşa yönetiminde yapılan bu sürgünler, onun döneminde de sona ermişti.Şikâri Karaman ile ilgili tarihinde Gedik Ahmed Paşa’nın seferi sırasında Lârende’de sürgüne gönderilen 117 mahalleden ve 30.000 hanenin -yani yaklaşık 200.000 insanın- sürüldüğünden bahsetmektedir. Ancak XV ve XVI. yy. da yapılan tahrir defterlerine ve vakıf kayıtlarına göre o yıllarda Karaman Eyaletinin tamamında ancak o sayıda mahalle bulunmaktadır. Osmanlı kaynaklarında bu sürgünlerin Rum Mehmed Paşa ve İshak Paşa’nın döneminde yapıldığı bilgisine rağmen; Şikârî’nin sürgünlerin Gedik Ahmed Paşa döneminde de devam ettiği iddiasını -Karamanoğlu ailesinden birkaç beyin sürgünlüğü dışında-- Venedikli gezgin Giovan Maria Angiolello dışında hiçbir kaynak teyid etmemektedir.  
1477 yılında Kadı Muhyiddin’in Fatih’in emri ile İstanbul’da yaptığı bir tahrire göre, bu tarihlerde askerinüfus hariç İstanbul’datoplam 16.324 hane mevcuttur. Bu nüfusun da 9.486 hanesiyani %58’iniMüslümanlar, kalanlarını Hristiyanlar oluşturmaktadır. Bu yüzden Şikârî’nin verdiği sayılar çok çok abartılı görünmektedir. Bizanslı Tarihçi Dukas’a göre Fatih, Osmanlı’nın şark ve garp vilayetlerinden beşbin ailenin şehre getirilip iskân olunmalarını emretmişti.  Karaman bölgesinden sadece Müslümanlar değil, gerek Osmanlı, gerekse yabancı kaynaklarda kendilerinden “Karamanlılar” adıyla bahsedilen ve Türkçe’den başka dil bilmeyen Ermenilerin (1476’da bunlar tamamı 384 hane idi) Samatya veKaramanlı Rumların ise Yedikule bölgesinde iskan edildikleri bilinmektedir. 
Fatih’in gayesi, hem Karamanoğullarının Anadolu’daki askerî gücünü etkisiz hale getirmek, hem de yeni fethettiği İstanbul’u Türkleştirmek ve İslamlaştırmaktı. Kaynaklara göre bu yüzden de Anadolu’danİstanbul’a iskân edilen nüfusnitelikli insanlardan seçilmiş olup, bu insanlar ekseriyetle meslek ve ilim sahibi kimselerdi. İçlerinde yükselme döneminde Osmanlı ulema, şair ve devlet adamı olarak Osmanlı yönetiminde mühim vazifeler üstlenecek çok kıymetli ve münevver insanlar vardı. Tursun Bey Tarihi’nde İstanbul’un imarı bahsinde İstanbul’a getirilen bu insanlara; yerleştikleri -Bizanslılardan kalma evlerin- mülk olarak verildiğinden bahsedilmektedir. Rum tarihçi Kritovulos da eserinde Fatih’in özellikle şehri imar için Anadolu’da meslek sahibi olanları İstanbul’un içine iskan ettiğinden bahsetmektedir. 
Sultan II. Mehmed, Karaman bölgesine yapmış olduğu seferler neticesinde yeniden imar edilen İstanbul’a ulema, eşraf ve ehli sanayiden Müslüman ve gayri müslim, getirmiş olduğu nüfusu İstanbul’un mühim yerlerine iskân etmiştir. Karaman bölgesinden getirilen Müslüman ahali daha çok devletin müesseselerinin yer aldığı özellikle de medreselerin yoğun olduğu semtlere -Fatih ve çevresine- yerleştirilmişlerdir.Aksaray’dan getirilenler Aksaray, Lârende’den getirilenler Büyük Karaman (Fatih Camii ile Şehzadebaşı Camii arasına), Konya’dan getirilenler de Küçük Karaman Semtine, Konya Çarşamba’dan getirilenler de Çarşamba semtine iskân edilmişlerdi.  
Bu semtler uzun yıllar resmî belge ve yazışmalarda “Karaman semti” olarak varlığını sürdürmüştür. Onlar da yerleşmiş oldukları yerlerde eserler meydana getirmişler, mesleklerini burada icra ederek İstanbul’un mamur hale gelmesinde çok mühim bir rol oynamışlardır. Onlardan kalan hatıralar İstanbul’da semt, cadde, sokak vb.lerinde günümüzde halen yaşamaktadır. 1565-1566 tarihli mühimme defterinde o yıllarda hâlâ İstanbul’a Lârende’den bir kasap istendiği görülmektedir. Daha önce de emredildiği gibi Pîrî Çavuş’a e Lârende’den bir adet kasap getirilmesi emri verilmiş, ancak “Lârende’de kasap iken İstanbul’a tayin olunan Hoca Mehmed adlı şahsı getirmek için görevlendirilen Pîrî Çavuş vardığında adı geçen kasabın ortalıktan kaybolduğu” anlaşılmış ve kefilleri vasıtası ile bu şahsın bulunması ve mutlaka İstanbul’a getirilmesi emredilmişti.  
İstanbul’da Büyük Karamanlı Mahallesi içinde bulunan At Pazarı esnafının kökenini, Fatih Sultan Mehmet döneminde Lârende’den (Karaman) İstanbul’a göç ettirilen nüfusoluşturmaktadır.  Âşıkpaşazâde ve Evliya Çelebi de bu göçmen nüfusun, At Pazarı’nı içine alan BüyükKaraman Mahallesi’nde iskan edildiklerini yazmaktadır. Kâtibzâde’nin kaleme aldığı “Tarih-i İhrâk-ı Kebir” adlı eserde 1660’ta çıkanyangının At Pazarı’nın tamamını nasıl harap ettiği anlatılırken, sadece pazarın değil, aynı zamanda,pazarın da içinde bulunduğu Büyük Karamanlı semtinin de tamamen yandığı belirtilmektedir. Bir tez çalışmasında da vurgulandığı gibi İstanbul’un başkent olması dolayısıyla Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden bilhassa Karaman bölgesinden medrese eğitimi görmüş ulema ile zanaat erbabı kişilerde sürgüne tabi tutulmuşlardı ki, bu kişiler yerleştikleri İstanbul’da, şehrin kalkınmasında çok önemli bir rol oynamışlardı. 

OSMANLI’LAR DÖNEMİNDE KARAMAN VE KARAMANLILAR:II
                            Dr. Ahmet UÇAR- Araştırmacı- Yazar
RUMELİ VE KIBRIS’A İSKÂN EDİLEN KARAMANLILAR

Karamanoğulları Devleti’nin Osmanlı tarafından yıkılmasından sonra Karaman eyaletinden sadece İstanbul’a değil, o yıllarda yeni fethedilen ve hâlâ feth edilmekte olan Rumeli’ne de önemli miktarda mecburî iskan yapılmıştı. Çok erken bir tarih olan 1454-1455yıllarına tarihlenen Rumeli’ye ati mücmel defterde ve Fatih Devrine ait Paşa Livası Tapu Tahrir defterinde bu bölgeye ait şehirdeki meskun halkın (Evlad-ı Fatihan’ın) içerisinde Karaman’dan iskan için bölgeye giden Türklerin de yer aldığı görülmekteydi. Karaman Türkleri özellikle Arnavutluk coğrafyası yanında Selanik ve Sofya şehirleri ve çevresinde iskân edilmişlerdi. Osmanlı Arşivindeki Tahrir Defterlerinde bu ilk iskan döneminde Rumeli’de Karamanî (Karamanlı) vb. köy ve mahalle adlarına da rastlamaktaydı. 
Ebû’l-Hayr-ı Rûmî tarafından yazılanSaltuknâme ile Giovanni Maria Angiolello ve Caterino Zeno gibi  Venedikli elçi ve seyyahların seyahatnamelerinde verdikleri bilgiye göre Karaman sürgünleri 1467, 1468, 1471 ve 1474 yıllarında İstanbul dışında Rumeli’de Havsa, Edirne, Selanik şehirleri ile Tesalya, Sırbistan, Arnavutluk ve Bosnabölgelerine yerleştirilmişlerdi. Bu bilgilere göre Karaman eyaletinden Edirne’ye 1.000, Havsa’ya 300-350, Selanik ve Teselya’ya 1.000-1.500 hane sürgün edilmişti. Bunlar arasında, Lârende’nin dağlıkbölgelerinde yaşayan, Karamanbeyliğine önemli askeri destek veren ve Toroslar dağlarının eteklerinde  konar-göçer olarak yaşayanaşiretler (yörükler) çok önemli bir yer tutuyorlardı. Karaman sürgünlerinin Rumeli’deki  iskân alanları sadece bu bölgelerle sınırlı olmayıp, bunun dışında  Arnavutluk, Sırbistan veBosna’ya da Karaman sürgünlerinin yerleştirilmişti. Günümüze intikal edenbazı ipuçları, özellikle de Rumeli’de Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Bosna ve Sırbistan’ın birçok yerinde sakin Osmanlı bakiyeleriveya Anadolu’ya geri dönmüş Türklerin torunlarının ifadelerine göre, ataları Balkanlara Konya ve Karaman bölgesinden gelmişlerdi.  
Osmanlı Arşivlerinde 1514-1550 yıllarında Rumeli’de Osmanlı yer adlarına ilişkin olarak yapılan bir araştırmada Karaman coğrafyasına ait onlarca yer adına rastlanmıştı. Bunlardan sadece Karaman ismi ile ilgili olanlar şunlardı: Sofya’nın Akça Kilise ve Beyli kazalarındaiki ayrı Hacı Karaman, Paşa Sancağında Ahadlı/Karaman, Manastır’da Karaman, Niğbolu/Tırnova’da Karaman, Niğbolu/Çernovi’de Karamanbazergân, Eski Zağra’da Karaman, Canbazan merkez Karaman/Karamanlı, Çirmen’de Karaman/Karamanlı, Çirmen Yenice Çırpan’da Karaman Fakih, Çatalca’da Karaman, Karlıil’de Karamaniko, Silistre merkezde Karamanoğlu, Silistre/Varna’da Karamanköy, Silistre/Hırsova’da Karamanlı Hüseyin ve Karamanlıoğlu Kışlası, Köstendil/Ilıca’da Karamanlıköy ve Karamanobası, Eğriboz adasında Karamanlı Kadı köylerinin adı yer almaktaydı. 
Ayrıca Naldöken Yörüklerinin Hacı Karaman ve Karamanlı, Ofçabolu Yörüklerinin Hacı Karaman ve Karamanlı, Tanrıdağı Yörüklerinde Karaman/Karamanlı ve Karamanköy, Selanik Yörüklerinde Karaman/Karamanlı ve Karamanlıobası, Müslüman Çingâneler arasında Karamanlı, Kırım kökenli Aktav Tatarları arasında Karamanlı köylerinin adı, Tatarpazarı Mustafa Karamanî mahallesi, Çirmen (Yenice-i Çırpan’da) Karaman Fakih mahalleleri, Keşan Ali-yi Karamanî, Gelibolu Müsellem Karaman ve Bosna’da Karaman Dede ve Karamanlı Kemal çiftlikleri bulunmaktaydı. Üsküp merkezde ise Hoca Sinan-i Karamanî adına bir medrese inşa edilmişti.  Başta Sarucalı, Saruhanlu, Sakallı ve Sadıklar cemaatlerine mensup Karamanlı Yörükler de Rumeli’de iskan edilmişlerdi.  
Kıbrıs feth edildikten sonra Anadolu’dan yerleştirilecek Türklerle adanın Türkleşmesi ve İslamlaşması bir başka ifade ile imarı için  mecburî iskân kararı alınmıştı.  21 Ocak 1572 tarihli bir hükme göre -Larende de dahil- Karaman eyaletinden gönüllü olarak Kıbrıs’ın imar ve iskan için gidenlerden vergi alınmayacak, suçları bağışlanacak ve harbe kadir olanlara boş gedikler tevcih edilecek, yani zabit ve kale komutanı olabileceklerdi. 1572 tarihli sürgün hükmü gereğince Karaman Eyaleti kazalarından Kıbrıs’a gönderilecek hanelerin tespiti hususuna Dergah-ı Mualla çavuşlarından Hüsrev Çavuş  ve ilgili yerlerin kadıları görevlendirilmişti. Bu görevliler vasıtası ile Karaman Eyaletikazalarından tespit edilen sürgün haneler21 Eylül 1572 tarihli bir deftere kaydedilmişlerdi. Bu defterde Karaman Eyaleti’nden Kıbrıs’a gönderilen muhacirler hakkında teferruatlı bilgiler verilmekteydi.
Yapılan bir araştırmaya göre Karaman Eyaleti ve İçel Sancağı kazalarından Kıbrıs’a gönderilenlerin toplamı 2.555 hanedir. Bunların 1.028’i (% 40’lık bir oranla) gönüllü giderken, geri kalan 1.527 hane ise mecburî sürgün hükmü mucibince gönderilmiş olup, Kıbrıs’a giden 2.555 hane reisinin % 53’ü meslek sahibi insanlardı. Kıbrıs’a gönderilmek üzere daha çok mal varlığı ve ulufesi olmayan zanaat ehli insanlar gönderilmişti. Karaman’dan Kıbrıs’a gönderilen ailelerin çoğunluğu Müslüman Türklerdir. Ancak nadir olarak bazı Hırıstiyan ailelerin de iskân edildiği anlaşılmaktadır.
1573 yılında iskân kararı yeterince uygulamadığı ve yeterli miktarda gönüllü bulunamadığı için Osmanlı Devleti, bir yandan halka sağlanacak kolaylıklar, verilecek mal ve makamların anlatılarak halkın bu konuda özendirilmesi istenirken, diğer yandan 23 Kasım 1573 tarihli Adana Beyine gönderilen bir hükümle Karaman ve bazı vilayetlerden on hanede bir hanenin zorunlu olarak Kıbrıs’a gönderilmesi kararı alınmıştı. Devletin bu teşvikine karşılık adamlarını kaybetmek istemeyen bazı sipahilerin Karaman ve Anadolu Eyaletlerinden gönüllü olarak Kıbrıs’a gitmek isteyenlere mâni oldukları tesbit edilmişti. 
Ayrıca devlet de 1671’de başlayan sürgün kararından Larende ve çevresinde bazı vakıf ve padişah hassı olan yerlerin reayası muaf tutulmuştu. Bu arada sayıları çok olmasa da az sayıda torpilli olanlar da çıkmaktaydı. Nitekim 18 Mart 1573’de Larende ve çevresindeki insanların Kıbrıs Adası’na sürgün gönderilmeleri hususuna memur olan Beyşehir kadısına gönderilen bir hükümde, Larende Kalenderhane Medresesinde müderris olan Mevlana Muhiddin’in Larende ve Mud kazalarında olan akrabalarının, Mevlana Muhiddin’in südde-i saadete müracaatıyla“eğer şirret ve şekavetlerinden dolayı sürgün yazılmamışlar”ise affedilmeleri emredilmiştir. 
1873’te Karaman Eyaletinden Kıbrıs’a sürgüne gidenler 1.684 aile reisinden 730’u meslek sahibi gözükmektedir. Ancak bunların çok büyük bir kısmı- 626’sı- (%86’ya yakını) çiftçi olup, kalanlardan ise 21 hallaç,  15 çüllah (dokumacı), 13 terzi, 9 demirci, 8 debbağ, 6 pabuççu, 4 marangoz, 4 tellak, 3 başmakçı (ayakkabıcı), 2’şer haffaf (ayakkabıcı), eskici, kasap ve taşçı, 1’er çilingir, boyacı, imam, aşçı, tüfekçi, tabib, kömürcü, yapıcı, börekçi, helvacı, muytab (kıldan eşya yapanlar), keçeci ve kalaycı idiler.   Ermenek kazasının da dahil olduğu İçel sancağından Kıbrıs’a gönderilen 653 ailenin 624’ünün (%96’ya yakınının) meslek sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan 48’i çüllah, 34’ü terzi, 12’si başmakçı, 6’şarı imam ve hallaç, 5’i pabuççu, 4’eri tacir, dülger ve kaşıkçı, 3’eri eskici ve fırıncı, 2’şeri inşat ustası, değirmenci, boyacı, kalaycı ve tabib, 1’eri de demirci, semerci, kuşakçı ve kazzaz (ipekçi) idiler. Kalanların 479’u(%77’ye yakın bir kısmı) çiftçi idi.