Peki şimdi nasıl bakıyorum bu meseleye, bu atmosferde..! 

Sevdaya dönüşmüş bir dava algısı ile hep gündemde heyecanla sıcak ve taze kalmıştır.

E-Karaman Gazetesine, yayın hayatında başarılar diler, içeriğinde benimde yazılarımın yer aldığı E-karaman Gazetesine nazik davetleri için teşekkür ederim...

Herkes ve her yerde hâkim olan gündem Ayasofya olduğu için, Acizane bizim baktığımız pencereden nasıl buyurun. 

Memleket sathında 68 ve 78 Kuşağı’na hitap eden siyaset, edebiyat, şair, dava dinamik ve öncülerinin yaklaşık 70 yıldır en etkin ve tesirli kullandığı bir konu, sevdaya dönüşmüş bir dava algısı ile hep gündemde heyecanla sıcak ve taze kalmıştır.

Öyle ki 
O. Yüksel Serdengeçti.
İdamdan yargılanmasına sebep o efsane şiirinde..
Ey İslam’ın nuru
Türklüğün gururu Ayasofya
Şereflerinde fethin Fatih'in şerefi
Işıl ışıl yanan muhteşem mabet!
Neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun? 
Seni bu hale koyan kim?
Seni çırılçıplak soyan kim?
Elleri kurusun, dilleri kurusun.!
Gibi bizlerin coşkunluğuna, deli akan kanına hitap eden keskin mısralarla... 

Arif Nihat Asya’da
Mahzun Ayasofya şiirin’ de.
Ulu mabet niye hicrana büründün böyle.
Fatih'in devrini bir nebzecik, olsun söyle.
Beş vakit loşluğunda saf saftık.
Davetin vardı dün ezanlarla.
Seni ey mabedim utansınlar.
Kapayanlar da açmayanlar da...

Dizeleriyle en lirik şekilde duygularımıza yoğun bir şekilde dokunmuş hitap etmiştir. 

N.F.Kısakürek şiir, makale ve konferanslarında.
Hatta Nazım Hikmet bile 857 Ayasofya Fetih tarihini hicri tarihi şifreli kullanarak güzel bir şiir yazmış.
Bütün geçmiş siyasiler 
Samimi, gayretli, belki bir kısmı da politik hesap olarak hep gündemde tutmuş, kitlelere bir heyecan katmak için konuşmuştur...

Bizden önce ve sonraki kuşaklar hep bir coşkuyla, heyecan içinde geldik bu günlere.!
Peki şimdi nasıl bakıyorum bu meseleye, bu atmosferde..! 
Bizler için ne.!
Mescidü'l-Haram
Ne Mescidü'l nebi 
Nede Mescidü'l aksa.! 
Aşırı mana, kutsiyet yükledik kim bilir.. 
Kendi içimizde bu kadar itham, suçlama, dışlama, ayrışmaya ve gerilmeye üzüldüm belki de, 
Efendim Fatih’in emaneti, vakfiyesi.
Tamam da rahmetle anarken dâhi sultanı 
İmparatorluk çökerken bugün bile okuyunca yüzümüzü kızartan en ağır dağıtıcı, bitirici, yok edici maddeler le 30 Ekim 1918 Mondros (mütarekesi) bırakışması sonucu.
Ne kanun, ne vakfiye, ne ordu, ne silah, ne donanma, ne ermeni, rum esir, ne İstanbul kalmış. 
13 Kasım 1918 birinci 16 Mart 1920 ikinci kere ihtilaf devletleri tarafından. Başta İngiliz, Fransız İtalyan ve Yunan askerleri olmak üzere işgal edilmiştir..
Varın ötesini siz düşünün. Mumunu yaktılar ayın,mi yaptılar Ayasofya,da 

Ve sonra büyük fedakârlıklarla yapılan istiklal harbi, Anadolu’da süpürme,  temizleme, Lozan, İzmir işgalinin sonlandırılması ile 4 Ekim 1923 te ihtilaf devletleri İstanbullu terk etmek zorunda kalmış. 6 Ekim 1923 de hâkimiyet ve hükümranlığımız tekrar tescil edilmiş İstanbul düşmandan temizlenmiştir.

Buraları atlayıp, O günkü dengeler. Örtülü şarlar ve mecburiyetleri bilmeden 1934 müzeye dönüştürülmesine yıllardır tepki ver sek’te, 
19 kasım 1936,da Ayasofya kebiri camii şerif-i, olarak tapusuna şerh konulması.!! 
Müze olarak tescillemeyip, uluslar arası ihtilafa açık bir konu olarak bırakmayıp. Türk milleti adına karar verecek. Yüce yargı Danışta’ya bırakarak.

Zaman-ı gelince tekrar camiye çevrilmesine, murat etmiş olarak yorumlamak daha doğru, daha akil, daha birleştirici vefalı ve sorumlu davranış olsa gerektir.

Demem o ki ALLAH cc bize arz-ı (yeryüzünü) secde için mubah kıldı.
İlah-i hükümlerle kutsal yerlerimiz de bellidir. 

Peygamber sav daha dünyaya gelmeden yüzlerce yıl yapımında, yanmış, yıkılmış, 
ve Efendimizin doğumundan 34 yıl önce açılmış muhteşem bir eser. 
Fatih Sultan'ın emaneti hepimize tamam. Tamam da ya resmin bütünü
İstanbul yada vatan sathında satılan topraklarda emanet..
Genede İşgalden kurtarıp bugünlere erişmesine ve samimi gayretle açılmasına sebep olanlardan ALLAH cc razı olsun..

Benim sevindiğim ve üzüldüğüm asıl iki konu, genel temayülden ayrı, farklı bunu asil vicdanlara arz ediyorum.

Ayasofya da namaz kılınca yüz yada bin kat sevap yada üstün falan olmaz..
Ayasofya’nın açılması dini bir misyon, vecibe den ziyade TÜRK DEVLETİ ve MİLLETİN’İN hükmi şahsında İSLAM ÜMMET’İNİN izzetli vakur duruşu,  psikolojik motivasyonla zilleti kırma, 
Batı ve Hıristiyan âlemine bıyık hizasında, sen sensin, bende benim. Benim Hakkı’mda benim. Örtülü dayatma, üstünlük, siyasi baskı dayatmasını kırmıştır.
Burası çok keyifli.

Yalnızca siyasete malzeme yapılıp, insanlar buradan cepheleşir fırka, fırka ayrışırsa buda bir arada topluca ibadet etme, dertlerini paylaşma yeri olan mescit (cami) ruhuna aykırıdır..

Yüce ALLAH kuran-ı kerimde Maide süresi 8 ayette buyurur ki. 

Ey iman edenler Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun, Bu Allah’a karşı gelmekten sakınmaya (özünü temiz tutmaya) daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan  hakkıyla haberdardır..

Şüphesiz Allah doğruyu söyler.


esat şen makale yazı ayasofya karaman haber