Karadağ bilinenin ötesinde insanın bölgede oluşuyla birlikte kutsal sayılan bir dağ olmuştur.
Karamana 20 km uzaklıktadır. Bu bölgede ve Karadağ’da tarihin kronolojik akışını buluntular ışığında takip edebilirsiniz. O kadar çok tarihi yapı ve kalıntı var ki; bundan dolayı “Bin bir Kilise” denmiş. Ovanın ortasında tüm yönleri çok uzaklardan gözlemlenebileceği bir yerdir de Karadağ. Yine tarih boyunca Karaman’ın bir gözetleme sahası olmuş, yapılan saldırılar hep bu bölgede önlenmiştir. Karadağ ve çevresinde onlarca savaş olduğunu tarihi kayıtlardan öğrenmekteyiz.
Karadağ volkanı, Konya ile Karaman arasında, Karaman'ın kuzeybatısındadır. Andezit, volkanik tüf ve aglomeralardan oluşan Karadağ'ın doruk noktası 2288 metre yüksekliktedir. Volkan dağının kuzeybatısında 200-300 metre çapında ye huni şeklinde oldukça derin (150 m) bir krateri bulunmaktadır. İçinde yağışlarla oluşan bir göl de vardır.[1]
Karamana 20 km uzaklıktadır. Bu bölgede ve Karadağ’da tarihin kronolojik akışını buluntular ışığında takip edebilirsiniz. O kadar çok tarihi yapı ve kalıntı var ki; bundan dolayı “Bin bir Kilise” denmiş. Ovanın ortasında tüm yönleri çok uzaklardan gözlemlenebileceği bir yerdir de Karadağ. Yine tarih boyunca Karaman’ın bir gözetleme sahası olmuş, yapılan saldırılar hep bu bölgede önlenmiştir. Karadağ ve çevresinde onlarca savaş olduğunu tarihi kayıtlardan öğrenmekteyiz.
Karadağ volkanı, Konya ile Karaman arasında, Karaman'ın kuzeybatısındadır. Andezit, volkanik tüf ve aglomeralardan oluşan Karadağ'ın doruk noktası 2288 metre yüksekliktedir. Volkan dağının kuzeybatısında 200-300 metre çapında ye huni şeklinde oldukça derin (150 m) bir krateri bulunmaktadır. İçinde yağışlarla oluşan bir göl de vardır.[1]
[1] -Özdoğan Sür, Türkiye'de Volkanizma ve Volkanik Yerşekilleri, s. 36-37
Resim 1:Karadağ’ın kuzey doğusundan çekilen resmi, O. Ülkümen.
Karadağ isminin verilmesi de tesadüfi değildir. Bölgeye gelen Türkler, geldikleri yerlerin isimlerini yâd etmek için oradaki isimleri benzeyen varlıklara vermişlerdir. Kazakların bir nevi “sivil tarihi’nin ” sözlü şeceresi olan “Kuplandı Batır” destanında Karamanlıların 8-12. Yüzyıl arasındaki yaşadıkları yerler, yer isimleri ve ilişkileri ile ilgili çok önemli bilgiler yer almaktadır. Bu destanda Karamanlıların o tarihlerde Karaspan (Karadağ) Dağı aşağılarında kırk bin oba olarak yaşadıkları anlatılmaktadır. Muhtemelen Karadağ ismi de burayı anmak için verilmiştir. Yine renk adı olarak “kara” Türklerde kuzey yönünü temsil etmektedir. Karadağ’da Karaman’ın kuzeyindedir. Destanın çoğunluğu Karamanlılarla ilgilidir ve “Karaspan (Karadağ) dağlarının eteğine, Gelip yerleşti Karaman” olarak devam eder. Kazakistan Karadağ’ın çevresinde Köksu (Göksu), ünlü Tamgalısay kaya resimlerinin olduğu bölgededir. Bilindiği gibi Göksu nehri de Karaman’ın güneyindedir.[1]Aynı zamanda Dede Korkut’un doğduğu yer de burasıdır.
Karaman ve çevresi, en eski devirlerden günümüze kadar yerleşmenin hiç kesintiye uğramadan geldiği sahalardan birisini oluşturmuştur.[2]Karadağ’ın hemen batısında 20 km uzaklıkta şimdilik 9.400 yıllık tarihi ile ilk şehir yerleşkesi olan Çatalhöyük durmakta. Yine hemen Karadağ’ın hemen batısında Süleymanhacı ve Ortaoba köylerinin arasında yaklaşık 11.000 yıl öncesine ait buluntu alanı olan ve avcı toplayıcı toplulukların yaşadığı Pınarbaşı Höyük bulunmakta. Karadağ’ın 20 km doğusunda 6-8.000 yıllık buluntuları ile Canhasan Höyük yer almakta. Ayrıca Karaman ve çevresi antik geçiş yolları ve güzergâhları üzerinde olduğundan çok katmanlı arkeolojik buluntuların olduğu bir bölgedir. Hattiler, Luviler, Hititler, Asur Kolonileri, Akadlar, Persler, Medler, Büyük İskender, Selevkoslar, Helenistik Dönem, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlılar bunlardan bazılarıdır. Aslında buluntular gösteriyor ki, Keltlerin de bir müddet yaşam alanları olmuş. Yine bölgede Türk varlığı 1071’in çok öncelerine dayanmaktadır. Karamanoğulları bölgeye geldiğinde zaten Bulgar Dağlarında Bulgar Türkleri, Peçenekler, Kıpçaklar da bulunmaktadır.[3]
Karaman ve çevresi, geçiş kuşağı üzerinde yer aldığından Prehistorik Devirlerden itibaren kesintisiz yerleşime sahne olan, değişik medeniyetlere beşiklik eden bir kenttir. Örneğin tarih öncesi çağlarda inşa edilmiş olan Karadağ üzerindeki yerleşim ve ibadet alanları, bunun bir göstergesidir.[4]
Resim 2:Madenşehri Köyü, anıt mezar, O. Ülkümen.
Yine bölgemizde Mübadele dönemine kadar Karamanlıca yazıp konuşan Hıristiyan Türklerde bulunmaktadır. Bunlar, sadece dinine bakarak Mübadelede Yunanistan’a gönderilmiştir. Oysaki Türkçe konuşurlar, Grek Alfabesi ile Türkçe yazarlardı.[1] Tüm bu tarihi bilgiler ve bulgular Karadağ’ın önemini ve gizemini artırmaktadır. Henüz arkeolojik kazı yapılmamış onlarca höyükte Karadağ çevresinde durmaktadır.
Bugün Karadağ’ı önemli kılan,Binbir Kilise, Hitit ve Bizans Döneminden kültür izleri barındırması ve döneminde önemli bir inanç merkezi olmasıdır. Binbir Kilise kalıntıları içinde, alana Binbir Kilise ismini kazandıran çok sayıda Bizans kilise ve manastırı vardır.
Karaman’ın kuzeyinde yer alan Karadağ’da çok sayıda tarihi kalıntı bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisini, dağın en yüksek noktasında yer alan Mahalaç Tepesi vardır. Mahalaç adının ise, Hıristiyanlık dinindeki Mikhael’den geldiği düşünülmektedir. Mahalaç’taki Hititlerdönemine ait hiyeroglif yazıtlar ve sunak, bu dağın en eski devirlerden itibaren kutsal bir dağ olduğuna işaret etmektedir. Yine bu kutsal alanüzerinde manastır, kilise ve şapelden oluşan bir kompleks bulunmaktadır ki dağın bu özelliğinin Bizans döneminde de devam etmiş olduğunugösterir.[2]
Resim 1:Karadağ’ın kuzey doğusundan çekilen resmi, O. Ülkümen.
Karadağ isminin verilmesi de tesadüfi değildir. Bölgeye gelen Türkler, geldikleri yerlerin isimlerini yâd etmek için oradaki isimleri benzeyen varlıklara vermişlerdir. Kazakların bir nevi “sivil tarihi’nin ” sözlü şeceresi olan “Kuplandı Batır” destanında Karamanlıların 8-12. Yüzyıl arasındaki yaşadıkları yerler, yer isimleri ve ilişkileri ile ilgili çok önemli bilgiler yer almaktadır. Bu destanda Karamanlıların o tarihlerde Karaspan (Karadağ) Dağı aşağılarında kırk bin oba olarak yaşadıkları anlatılmaktadır. Muhtemelen Karadağ ismi de burayı anmak için verilmiştir. Yine renk adı olarak “kara” Türklerde kuzey yönünü temsil etmektedir. Karadağ’da Karaman’ın kuzeyindedir. Destanın çoğunluğu Karamanlılarla ilgilidir ve “Karaspan (Karadağ) dağlarının eteğine, Gelip yerleşti Karaman” olarak devam eder. Kazakistan Karadağ’ın çevresinde Köksu (Göksu), ünlü Tamgalısay kaya resimlerinin olduğu bölgededir. Bilindiği gibi Göksu nehri de Karaman’ın güneyindedir.[1]Aynı zamanda Dede Korkut’un doğduğu yer de burasıdır.
Karaman ve çevresi, en eski devirlerden günümüze kadar yerleşmenin hiç kesintiye uğramadan geldiği sahalardan birisini oluşturmuştur.[2]Karadağ’ın hemen batısında 20 km uzaklıkta şimdilik 9.400 yıllık tarihi ile ilk şehir yerleşkesi olan Çatalhöyük durmakta. Yine hemen Karadağ’ın hemen batısında Süleymanhacı ve Ortaoba köylerinin arasında yaklaşık 11.000 yıl öncesine ait buluntu alanı olan ve avcı toplayıcı toplulukların yaşadığı Pınarbaşı Höyük bulunmakta. Karadağ’ın 20 km doğusunda 6-8.000 yıllık buluntuları ile Canhasan Höyük yer almakta. Ayrıca Karaman ve çevresi antik geçiş yolları ve güzergâhları üzerinde olduğundan çok katmanlı arkeolojik buluntuların olduğu bir bölgedir. Hattiler, Luviler, Hititler, Asur Kolonileri, Akadlar, Persler, Medler, Büyük İskender, Selevkoslar, Helenistik Dönem, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlılar bunlardan bazılarıdır. Aslında buluntular gösteriyor ki, Keltlerin de bir müddet yaşam alanları olmuş. Yine bölgede Türk varlığı 1071’in çok öncelerine dayanmaktadır. Karamanoğulları bölgeye geldiğinde zaten Bulgar Dağlarında Bulgar Türkleri, Peçenekler, Kıpçaklar da bulunmaktadır.[3]
Karaman ve çevresi, geçiş kuşağı üzerinde yer aldığından Prehistorik Devirlerden itibaren kesintisiz yerleşime sahne olan, değişik medeniyetlere beşiklik eden bir kenttir. Örneğin tarih öncesi çağlarda inşa edilmiş olan Karadağ üzerindeki yerleşim ve ibadet alanları, bunun bir göstergesidir.[4]
[1] -Osman Ülkümen, Ermenek Araştırmaları, C.I. s: 251-270
[2] -Mehmet Kurt, Karaman‟da Eski Çağlara Ait Kültürel Unsurlar ve Turizm Açısından Önemi, s. 173
[3] -Osman Ülkümen, , Karaman Araştırmaları, C.I. s. 533-559
[4] -Seda Dilay, Kentlerin Zihinde Bıraktığı Ġzler (Karaman Örneği), s.305
Yine bölgemizde Mübadele dönemine kadar Karamanlıca yazıp konuşan Hıristiyan Türklerde bulunmaktadır. Bunlar, sadece dinine bakarak Mübadelede Yunanistan’a gönderilmiştir. Oysaki Türkçe konuşurlar, Grek Alfabesi ile Türkçe yazarlardı.[1] Tüm bu tarihi bilgiler ve bulgular Karadağ’ın önemini ve gizemini artırmaktadır. Henüz arkeolojik kazı yapılmamış onlarca höyükte Karadağ çevresinde durmaktadır.
Bugün Karadağ’ı önemli kılan,Binbir Kilise, Hitit ve Bizans Döneminden kültür izleri barındırması ve döneminde önemli bir inanç merkezi olmasıdır. Binbir Kilise kalıntıları içinde, alana Binbir Kilise ismini kazandıran çok sayıda Bizans kilise ve manastırı vardır.
Karaman’ın kuzeyinde yer alan Karadağ’da çok sayıda tarihi kalıntı bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisini, dağın en yüksek noktasında yer alan Mahalaç Tepesi vardır. Mahalaç adının ise, Hıristiyanlık dinindeki Mikhael’den geldiği düşünülmektedir. Mahalaç’taki Hititlerdönemine ait hiyeroglif yazıtlar ve sunak, bu dağın en eski devirlerden itibaren kutsal bir dağ olduğuna işaret etmektedir. Yine bu kutsal alanüzerinde manastır, kilise ve şapelden oluşan bir kompleks bulunmaktadır ki dağın bu özelliğinin Bizans döneminde de devam etmiş olduğunugösterir.[2]
[1] -Osman Ülkümen, Karadağ’ın Gizemi,
[2] -Mehmet Kurt, Karadağ-Mahalaç Tepesi (Karaman) Üzerine Bir Araştırma, s. 39
Resim 3: Karadağ’da bir stel. Bu steldeki resimler çok şeyler anlatıyor. O. Ülkümen
Mahalaç Tepesi’nde ve kilisenin altında batıya doğru, Hıristiyanlık dönemine ait duvar kalıntılarının olduğu sahada iki adet hiyeroglif yazıt yer almaktadır. Daha büyük ve okunaklı olan Karadağ 1 yazıtında şu ifadeler geçmektedir: “1 Bu bölgedeki Göğün Fırtına Tanrısı, Büyük Dağ Tanrısı (ve) her tanrı (için?), Büyük Kral Majeste Hartapuš 2 Bütün ülkeleri fetheden (o), [3 Göğün Fırtına Tanrısı ve her tanrı için (?). Karadağ 2 yazıtında ise sadece “Büyük Kral Hartapuš” okunabilmiştir[1].
Resim 4:Mahalaç1 Yazıtı, M. Kurt, s.44
Karadağ’ın her yerinde, zirvelerinde mutlaka bir tarihi yapı ve kalıntılara rastlanır. Yapılar özellikle Madenşehri Köyü ve Üçkuyu (Değle) Köyünde yoğunlaşmaktadır. Buralarda çok sayıda kilise, bazilika, şapel ve manastır bulunmaktadır. Buda gösteriyor ki, Karadağ Hititlerden sonra da tüm dönemlerde kutsal alan görülmüş, özellikle Bizans döneminde ise altın çağını yaşamıştır.Bu yapıları ve sakinlerini korumak ve gözetlemek için de dört yüksek yerde kaleler ve askeri yapıla oluşturmuşlardır. Bunlardan en ünlüsü Roma döneminde yapıldığı anlaşılan Başdağ Roma Havuzu, Kale ve askeri yapılarıdır. Burada su ihtiyacını gideren oldukça büyük su havuzu, sarnıç ile kale gibi yapılar bulunmaktadır.Buradan çevredeki bütün tepeleri, Konya Ovasını, Karaman Larende’ye kadar tüm ovayı buradan gözetlemişlerdir.
Resim 5: Karadağ, Başdağ Roma Havuzu ve Sarnıç, https://karaman.ktb.gov.tr/TR-144421/karaman-resimleri.html
Karadağ’da Üçkuyu (Değle) köyünde üç metre uzunluğunda bir buçuk metre eninde bir kayaya yapılmış lahitte kabartma tarım anıtı vardır. Kayaya kabartma olarak yapılmış bu resimde çok dikkatli bakıldığı zaman ilginç ayrıntılar da var. İlk baştaki kişi tohum saçıyor. Onun arkasında bir öküz, öküze bağlı olan bir saban ve sabanı tutan bir adam daha. Bu resimden daha çok şey çıkartabiliriz. Önde duran da aslında alelade bir kaya değildir. Muhteşem pençeleri ile bir aslandır. Neden Karaman’ın tarım anıtı olmasın ki?
Resim 6: Yapıldığı dönemde tarıma ve üretime verilen önemi yansıtan lahit. O. Ülkümen
Karaman Karadağ BinbirKilise'de bir Kilisenin duvarında, ok atan adam, ok, yay ve Kıpçakların kullandığı Haç bulunmaktadır. Pek çok insan sadece içe dönük oku temsil etmek için çizilmiş olan resmi görmekte. Burada dikkate değer olan ok atan adam olmasıdır. Benim kanaatime göre bu bölge Kıpçak Türklerinin yaşadığı bölgedir. Çünkü buradaki Haç işareti genelde Kıpçak Türklerinin kullandığı damgadır. Bu damgaları Kars Ani Harabelerinde ve doğusunda bolca görebiliriz. Bilindiği gibi Karaman bölgesi Hristiyanlık açısından önemli bir bölgedir. Aziz Pavlos iki kez, bir kez de Aziz Pavlos'la beraber Barnabas buraya gelmiştir. Derbe adlı şehre geldiği bilinmekte ancak Derbe’nin yeri konusunda çelişkiler bulunmaktadır. Ekinözü Kerti Höyük’te yapılan kazı çalışmasında burasının daha eski olduğu saptanmıştır. Karaman çevresinde olduğu bilinen Derbe’nin neresi olduğu henüz netlik kazanmamıştır. Bu konudaki tek kanıt Sudurağı kasabasında bulunan yazıttır.
Resim 7-8: Bir kilisenin duvarına çizilmiş resim ve el çizimi. O. Ülkümen
Bunca dini, askeri yapının olduğu yerler elbette ilgisiz kalmamış değişik amaçlarla gelen onlarca yabancı konuğu, araştırmacıyı ağırlamıştır. Bölge 15. Yüzyıldan itibaren dikkat çekmiş, değişik uygarlıkların beşiği, Hıristiyanlığın önemli merkezi olması ile daha da önem kazanmıştır. 18. yüzyıl ve 19. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar Karadağ’da Hıristiyanlık âlemi için önemli eserlerin olduğu bilinmekte ancak hiçbir gezgin çıkamamaktadır. İlk kez Fransız seyyah Laborde 1826 yılında bu bölgeyi gezme imkânı bulur. O tarihe kadar kaçakların, eşkıyaların ve suçluların mekânıdır buraları.
Bu bölge, erken Hıristiyanlık dönemi için çok önemli ve kutsal bir yerdir. Tâkibattan kaçan ilk Hıristiyanlar bu dağda pek çok manastır kurarak yaşamışlar; Hıristiyanlığın Roma’nın resmî dini olmasından sonra da bu bölge bir kutsal alan haline gelmiştir. Ancak bölgenin Türkmenlerin eline geçmesinden sonra, yörenin Rum köyleri boşalmış ve Karadağ tekin olmayan bir hal almıştır. Madenşehri köyünde 1826 yıllında Fransız Seyyah Laborde’nin çizimlerinde muhteşem yapılar ve özellikle muhteşem bir kalenin olduğunu görüyoruz. Bugün ne kale var ne de temelleri. Belki dünyada bu kadar çok sayıda kilise, şapel, bazilika, manastır ve ruhban okulunun bir arada olduğu başka bir yer yok.
Karadağ’ın konukları Laborde’nin ardından çoğalmış pek çok gezgin buraya gelmiş, incelemiş ve yayınladıkları kitaplarla tüm dünyaya duyurmuşlardır. Laborde’den sonra W. J. Hamilton, Ereğli’den Akçaşehir ve Çoğlu Köyü yoluyla 1835 tarihinde Karadağ’da Madenşehri’ne ulaşmıştır. Çoğlu’da bazı eski parçalar ile bir kitabe tespit eder. Bunların Binbirkilise’den gelmiş olabileceğini söyler. Hamilton’a göre burada, görünür vaziyette, yirmi kadar değişik ölçülerde gri veya kırmızı trahitten yapılmış kilise vardır. Ch. F.M Texier, 1830 yılından beri gezilerini 1869 yılında yayınlar. Texier kitabında: “Karadağ'daki harabeler, Bin Bir Kiliseye benzeyen önemli eserdir. Bunlar, orta çağın hangi dönemine ait olduğu belirlenemeyen çok sayıda terk edilmiş ve harabe haline gelmiş manastırlarıdır” demektedir. İngiliz Rahip E. J. Davis, 1875’te gelmiş 25-30 kadar kilise olduğunu belirtmiştir. Karadağ’ın yabancı konukları bitmez. 1905 ve 1907 yıllarında iki kez gelip kazılarda ve tahribatta bulunan meşhur İngiliz Ajan GetrudeBell’i de unutmamak lazım. Bu gezinin birisine Arkeolog W.M.Ramsay’de, Bell’e eşlik etmiştir. Karadağ’ın konukları artık artarak devam edecektir.
Sonuç olarak diyoruz ki, Karadağ’ın tarihi dokusu sadece bunlarla sınırlı değildir. Biz çok az bir kısmını ele aldık. Buraya gelerek hem tarih, hem doğa ziyareti yapabilir, yazın sıcağında biraz nefes alıp serinleyebilirsiniz. Belki karşınıza bir gurup yılkı atı bile çıkabilir.
Artık dünyada şehirler tarih ve kültür turizmi ile inanç turizmi ile ön plana çıkmakta, tanınmaktadır. Yolunuz Karaman’a düşerse bu eşsiz tarihi yolculuğu kaçırmamanızı öneririm.
Resim 3: Karadağ’da bir stel. Bu steldeki resimler çok şeyler anlatıyor. O. Ülkümen
Mahalaç Tepesi’nde ve kilisenin altında batıya doğru, Hıristiyanlık dönemine ait duvar kalıntılarının olduğu sahada iki adet hiyeroglif yazıt yer almaktadır. Daha büyük ve okunaklı olan Karadağ 1 yazıtında şu ifadeler geçmektedir: “1 Bu bölgedeki Göğün Fırtına Tanrısı, Büyük Dağ Tanrısı (ve) her tanrı (için?), Büyük Kral Majeste Hartapuš 2 Bütün ülkeleri fetheden (o), [3 Göğün Fırtına Tanrısı ve her tanrı için (?). Karadağ 2 yazıtında ise sadece “Büyük Kral Hartapuš” okunabilmiştir[1].
[1] - Mehmet Kurt, Karadağ-Mahalaç Tepesi (Karaman) Üzerine Bir Araştırma, s. 41
Karadağ’ın her yerinde, zirvelerinde mutlaka bir tarihi yapı ve kalıntılara rastlanır. Yapılar özellikle Madenşehri Köyü ve Üçkuyu (Değle) Köyünde yoğunlaşmaktadır. Buralarda çok sayıda kilise, bazilika, şapel ve manastır bulunmaktadır. Buda gösteriyor ki, Karadağ Hititlerden sonra da tüm dönemlerde kutsal alan görülmüş, özellikle Bizans döneminde ise altın çağını yaşamıştır.Bu yapıları ve sakinlerini korumak ve gözetlemek için de dört yüksek yerde kaleler ve askeri yapıla oluşturmuşlardır. Bunlardan en ünlüsü Roma döneminde yapıldığı anlaşılan Başdağ Roma Havuzu, Kale ve askeri yapılarıdır. Burada su ihtiyacını gideren oldukça büyük su havuzu, sarnıç ile kale gibi yapılar bulunmaktadır.Buradan çevredeki bütün tepeleri, Konya Ovasını, Karaman Larende’ye kadar tüm ovayı buradan gözetlemişlerdir.
Resim 5: Karadağ, Başdağ Roma Havuzu ve Sarnıç, https://karaman.ktb.gov.tr/TR-144421/karaman-resimleri.html
Karadağ’da Üçkuyu (Değle) köyünde üç metre uzunluğunda bir buçuk metre eninde bir kayaya yapılmış lahitte kabartma tarım anıtı vardır. Kayaya kabartma olarak yapılmış bu resimde çok dikkatli bakıldığı zaman ilginç ayrıntılar da var. İlk baştaki kişi tohum saçıyor. Onun arkasında bir öküz, öküze bağlı olan bir saban ve sabanı tutan bir adam daha. Bu resimden daha çok şey çıkartabiliriz. Önde duran da aslında alelade bir kaya değildir. Muhteşem pençeleri ile bir aslandır. Neden Karaman’ın tarım anıtı olmasın ki?
Resim 6: Yapıldığı dönemde tarıma ve üretime verilen önemi yansıtan lahit. O. Ülkümen
Karaman Karadağ BinbirKilise'de bir Kilisenin duvarında, ok atan adam, ok, yay ve Kıpçakların kullandığı Haç bulunmaktadır. Pek çok insan sadece içe dönük oku temsil etmek için çizilmiş olan resmi görmekte. Burada dikkate değer olan ok atan adam olmasıdır. Benim kanaatime göre bu bölge Kıpçak Türklerinin yaşadığı bölgedir. Çünkü buradaki Haç işareti genelde Kıpçak Türklerinin kullandığı damgadır. Bu damgaları Kars Ani Harabelerinde ve doğusunda bolca görebiliriz. Bilindiği gibi Karaman bölgesi Hristiyanlık açısından önemli bir bölgedir. Aziz Pavlos iki kez, bir kez de Aziz Pavlos'la beraber Barnabas buraya gelmiştir. Derbe adlı şehre geldiği bilinmekte ancak Derbe’nin yeri konusunda çelişkiler bulunmaktadır. Ekinözü Kerti Höyük’te yapılan kazı çalışmasında burasının daha eski olduğu saptanmıştır. Karaman çevresinde olduğu bilinen Derbe’nin neresi olduğu henüz netlik kazanmamıştır. Bu konudaki tek kanıt Sudurağı kasabasında bulunan yazıttır.
Resim 7-8: Bir kilisenin duvarına çizilmiş resim ve el çizimi. O. Ülkümen
Bunca dini, askeri yapının olduğu yerler elbette ilgisiz kalmamış değişik amaçlarla gelen onlarca yabancı konuğu, araştırmacıyı ağırlamıştır. Bölge 15. Yüzyıldan itibaren dikkat çekmiş, değişik uygarlıkların beşiği, Hıristiyanlığın önemli merkezi olması ile daha da önem kazanmıştır. 18. yüzyıl ve 19. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar Karadağ’da Hıristiyanlık âlemi için önemli eserlerin olduğu bilinmekte ancak hiçbir gezgin çıkamamaktadır. İlk kez Fransız seyyah Laborde 1826 yılında bu bölgeyi gezme imkânı bulur. O tarihe kadar kaçakların, eşkıyaların ve suçluların mekânıdır buraları.
Bu bölge, erken Hıristiyanlık dönemi için çok önemli ve kutsal bir yerdir. Tâkibattan kaçan ilk Hıristiyanlar bu dağda pek çok manastır kurarak yaşamışlar; Hıristiyanlığın Roma’nın resmî dini olmasından sonra da bu bölge bir kutsal alan haline gelmiştir. Ancak bölgenin Türkmenlerin eline geçmesinden sonra, yörenin Rum köyleri boşalmış ve Karadağ tekin olmayan bir hal almıştır. Madenşehri köyünde 1826 yıllında Fransız Seyyah Laborde’nin çizimlerinde muhteşem yapılar ve özellikle muhteşem bir kalenin olduğunu görüyoruz. Bugün ne kale var ne de temelleri. Belki dünyada bu kadar çok sayıda kilise, şapel, bazilika, manastır ve ruhban okulunun bir arada olduğu başka bir yer yok.
Karadağ’ın konukları Laborde’nin ardından çoğalmış pek çok gezgin buraya gelmiş, incelemiş ve yayınladıkları kitaplarla tüm dünyaya duyurmuşlardır. Laborde’den sonra W. J. Hamilton, Ereğli’den Akçaşehir ve Çoğlu Köyü yoluyla 1835 tarihinde Karadağ’da Madenşehri’ne ulaşmıştır. Çoğlu’da bazı eski parçalar ile bir kitabe tespit eder. Bunların Binbirkilise’den gelmiş olabileceğini söyler. Hamilton’a göre burada, görünür vaziyette, yirmi kadar değişik ölçülerde gri veya kırmızı trahitten yapılmış kilise vardır. Ch. F.M Texier, 1830 yılından beri gezilerini 1869 yılında yayınlar. Texier kitabında: “Karadağ'daki harabeler, Bin Bir Kiliseye benzeyen önemli eserdir. Bunlar, orta çağın hangi dönemine ait olduğu belirlenemeyen çok sayıda terk edilmiş ve harabe haline gelmiş manastırlarıdır” demektedir. İngiliz Rahip E. J. Davis, 1875’te gelmiş 25-30 kadar kilise olduğunu belirtmiştir. Karadağ’ın yabancı konukları bitmez. 1905 ve 1907 yıllarında iki kez gelip kazılarda ve tahribatta bulunan meşhur İngiliz Ajan GetrudeBell’i de unutmamak lazım. Bu gezinin birisine Arkeolog W.M.Ramsay’de, Bell’e eşlik etmiştir. Karadağ’ın konukları artık artarak devam edecektir.
Sonuç olarak diyoruz ki, Karadağ’ın tarihi dokusu sadece bunlarla sınırlı değildir. Biz çok az bir kısmını ele aldık. Buraya gelerek hem tarih, hem doğa ziyareti yapabilir, yazın sıcağında biraz nefes alıp serinleyebilirsiniz. Belki karşınıza bir gurup yılkı atı bile çıkabilir.
Artık dünyada şehirler tarih ve kültür turizmi ile inanç turizmi ile ön plana çıkmakta, tanınmaktadır. Yolunuz Karaman’a düşerse bu eşsiz tarihi yolculuğu kaçırmamanızı öneririm.
Osman ÜLKÜMEN
Araştırmacı Yazar
Araştırmacı Yazar
Resim 9: Madenşehri’nde kale,1826 yılında ayakta durmaktadır. (Laborde, s:200)
Resim 10: Madenşehri köyünde tarihi yapılar ve en sağda arkada kale ile bugün yarısı duran büyük kilise yer almaktadır. (Laborde, 1826, s:199)
Resim 11: Karadağ tarihi kalıntılar. (Laborde 1826, s:199)
Resim 12: Karadağ ve Madenşehri (Laborde 1826, s:200)
Resim 13: Karadağ ve Madenşehri, 1 Nolu Kilise. https://karaman.ktb.gov.tr
Resim 14: KaradagDeğle, 32 Nolu Bazilika. https://karaman.ktb.gov.tr
Resim 15: KaradagDeğle, 7Nolu Bazilika. https://karaman.ktb.gov.tr
Resim 16:Karaman’ın güneyinden Karaman ve Karadağ, 1845. E. J. Davis, Anatolica- Klicia, s.301
Resim 10: Madenşehri köyünde tarihi yapılar ve en sağda arkada kale ile bugün yarısı duran büyük kilise yer almaktadır. (Laborde, 1826, s:199)
Resim 11: Karadağ tarihi kalıntılar. (Laborde 1826, s:199)
Resim 12: Karadağ ve Madenşehri (Laborde 1826, s:200)
Resim 13: Karadağ ve Madenşehri, 1 Nolu Kilise. https://karaman.ktb.gov.tr
Resim 14: KaradagDeğle, 32 Nolu Bazilika. https://karaman.ktb.gov.tr
Resim 15: KaradagDeğle, 7Nolu Bazilika. https://karaman.ktb.gov.tr
Resim 16:Karaman’ın güneyinden Karaman ve Karadağ, 1845. E. J. Davis, Anatolica- Klicia, s.301
sayın yazarın akademik düzeyde bir makale esintileri taşıyan yazının daha detaylı bir halinin bilimsel bir mecmuada yayınlanacak detaylı halini geliştirmesini oluşturmasını dilerim